Dünyagöz Etiler şube doktorlarından Prof. Dr. Cengiz Aras, “Sarı Nokta”nın hastalığının kuru ve yaş olmak üzere iki tipinin bulunduğunu ifade ederek, “Kuru tip yüzde 80 oranında, yaş tip ise yüzde 20 oranında görülür. Fakat görme kaybına yol açması sebebiyle yaş tipte erken teşhis daha büyük önem taşır. Kuru tipe oranla daha hızlı ilerleyen hastalık, ani görme kaybı ile birlikte renkli görmenin ve kontrast hassasiyetinin bozulmasına, zamanla retina ve makulada oluşan yeni damarlarda kanama yapması sonucu körlüğe sebep olur” dedi.
‘Sarı nokta’ya karşı Akdeniz diyeti
Prof. Dr. Aras, hastalığın görme kaybı, cisimleri, çizgileri eğri ve kırık görme, görme kalitesinde bozulma ve renk görmede bozukluklar gibi belirtileri olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Yaşa bağlı sarı nokta hastalığının esas risk etkenleri, kişinin yaşı ve kalıtımsal özellikleridir. Diğer risk etkenleri ise hipertansiyon, sigara, beslenme şekli, lipid-kolesterol yüksekliği, güneş ışığına uzun süre maruz kalma ve şişmanlıktır. Yaşa bağlı ve kalıtımsal etkenleri ortadan kaldırmak mümkün değildir. Fakat diğer risk etkenleri kontrol edilebilir. Hipertansiyon varsa regüle edilebilir. Sigara içiliyorsa bırakılması gerekir. Güneş için filtreli güneş gözlüğü takılması gerekir. Beslenmede ise Akdeniz diyeti önerilir. Tereyağı, kırmızı et ve kolesterol içeren yiyeceklerden uzak durulması önerilir.”
Nasıl teşhis edilir
“Sarı Nokta” hastalığının damlalı göz dibi muayenesi, anjiyo (FFA) ve sarı nokta tomografisi (OCT) ile teşhis edildiğini dile getiren Prof. Dr. Aras, “Göz anjiyosu, zararsız sarı renkte floressein ilacın toplardamardan verilmesiyle yapılır. İlaç verildikten sonra 5-10 saniye içinde göz dışından kamerayla resim çekilir. Sarı nokta tomografisi (OCT) ise son yıllarda önem kazanmıştır. Göz dışından ultrasona benzeyen bir aletle yapılır. İleri teknoloji kullanılarak uygulanan bir yöntemdir. Bu iki tetkikin çekimleri oldukça kısa sürede gerçekleşmektedir” dedi.
Nasıl tedavi edilir
“Sarı Nokta” hastalığının kuru tipinde koruyucu tedavinin yaş tipinde ise göz içine iğne tedavisi ve fotodinamik tedavi uygulandığını anlatan Prof. Dr. Aras, şöyle konuştu: “Koruyucu tedavide bazı durumlarda anti-oksidan A, C, E vitaminleri, lutein ve çinko kullanılır. Göz içine iğne tedavisi yöntemi damla ile uyuşturularak yapılır. Bu uygulama sırasında hasta herhangi bir ağrı hissetmez. Fotodinamik tedavide ise önce toplardamardan özel bileşimde Verteporfin adında bir ilaç verilerek, düşük şiddette bir lazer uygulanır.”
Tedavi edilmezse görme yüzde 95 oranında azalır
Prof. Dr. Aras, “Sarı Nokta” hastalığının tedavi edilmez ise görmenin yüzde 95 oranında azalabileceğini ve bu sonucun görme kaybı olduğunu ifade ederek, “Örneğin kişi karşısında duran bir şahsın yüzünü göremez ama kolunu ya da bacağını görebilir. Bu tür hastalar tek başına sokağa pek çıkamazlar, evde kendi işlerini görebilirler; ancak çoğu işlerinde başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar. Göremedikleri için okuyamaz, yazamaz, televizyon izleyemez ya da araba kullanamazlar” dedi.