Doktor
Başvuru
WHATSAPP
+908502224469

Göz tansiyonu belirti vermeden kör edebilir!

Dünyagöz Etiler Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Ümit Aykan anlattı:

Glokom nedir?

Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinir. Artan göz içi basıncının göz siniri hücrelerine zarar vermesiyle ortaya çıkar. Göz siniri hücreleri öldüğü zaman da kalıcı görme kaybına sebep olabilir. Hastalığın başlangıcında hastalığa ait herhangi bir belirti görülmez. Hastalık ilerledikçe görme sinirini etkiler. Görme siniri çok sayıda lif içeren elektrik kablosu gibidir. Bu lifler farklı alanlardan gelen görüntüleri beyine iletir. Sinir hasar gördükçe görme alanı bozulur. Glokom, birçok hasta tarafından ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilebilir. Glokomda görme kaybı oluştuktan sonra geri döndürmek, iyileştirmek mümkün değil. Bu nedenle erken tanı çok önemli.

Glokomun çeşitleri nelerdir?

Glokomun farklı sınıflandırmaları var. Yaşa göre sınıflanırsa bebeklik, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemi olarak bahsetmek mümkün. Glokomlar, sıvı çıkışının olduğu yerde ön kamara açısının genişliğine ya da darlığına göre de sınıflandırılabilir. Bu tür glokomları açık açılı glokomlar ya da dar açılı glokomlar olarak ayırmak mümkün.

Göz tansiyonu ile glokom aynı şey midir?

Glokom tanısı için artık 20 yıl önceki gibi göz tansiyonu yüksekliği aranmıyor. Günümüzde glokomun tanımından göz içi basıncının yüksekliği kriteri çıkartıldı. Çünkü göz içi basıncı yükselmeden de görme siniri hasara uğrayabilir (normal basınçlı glokom). Bu nedenle halk arasındaki ’Göz tansiyonu eşittir glokom’ görüşü doğru değil.

Glokomun belirtileri nelerdir?

Glokom açık ya da dar açılı olmasına göre belirtiler değişir. Açık açılı glokom sinsi bir hastalıktır. Hastalarda göz içi basıncı yavaş yükseldiği için görme siniri hasarı da yavaş ilerler. Bu nedenle hastalar ağrı sızı hissetmezler. Dar açılı tip ise daha ani gelişir. Görme kaybı, şiddetli ağrı, kanlanma vardır.

Glokom teşhisi nasıl yapılır?

İlk olarak hastanın göz içi basıncı ölçülür. Görme sinirinde bir hasar olup olmadığı araştırılır. Görme sinirindeki hasarın araştırıldığı en eski yöntem görme alanı testidir. Görme siniri tomografisi ve retina tomografisi olarak bilinen optik kohorens tomografi daha yeni ve ileri teşhis yöntemleridir. Glokom hastalığının en kötü tarafı görme alanı daraldığında bunu tekrar genişletmenin maalesef mümkün olmamasıdır. Dolayısıyla kronik basit glokom hastalığı teşhisi, görme sinirindeki hasarın ilerlemesine engel olunması açısından son derece mühimdir. Yoksa o ana kadar gelişen hasarı geri döndürmek mümkün değildir.

Glokom kontrolünü kimler yaptırmalı?

Glokom her insanda, her yaşta ortaya çıkabilecek bir hastalık. Özellikle 35 yaştan sonra herkeste glokom olabilir. Ancak ailede glokomu bulunanlarda, şeker hastalığı olanlarda ve miyoplarda risk daha fazladır. Bu nedenle 35 yaşında ve daha sonra 40 yaşında herkesin göz muayenesinin yapılması, risk bulunanlarda ise yılda bir kez kontrol edilmesi gereklidir.

Kimler glokom yönünden risk taşır?

En önemli risk grubu, anne, baba, kardeş gibi birinci dereceden akrabasında glokom olanlardır. Normal şartlarda 40 yaş ve üstünün yaklaşık yüzde 2’si glokoma yakalanma riski taşır. Birinci dereceden akrabası glokom ise bu risk yaklaşık 6 misli artar. Miyop ya da şeker hastasıysa risk 2 kat daha artar.

Glokomun tedavi seçenekleri nelerdir?

Glokomun tedavisi ilaç, lazer ve cerrahi olmak üzere 3 ana başlıkta toplanır. Açık açılı glokomun tedavisi çoğunlukla öncelikle göz damlalarıyla yapılır. Bazı vakalarda ağızdan alınan haplar da önerilir. Ancak bu tür ilaçlar yan etkileri fazla olduğu için uzun süre kullanılamazlar. Ağızdan alınan haplar göz içi basıncı çok yüksek olan ve ameliyat için birkaç gün beklemesi gereken hastalarda görme sinirinin hasar görmemesi amacıyla da kullanılabilir.

Glokom hastalığı Türkiye’de ne kadar yaygın?

Çok sağlıklı veriler olmamakla birlikte hastane kayıtlarına bakıldığında Türkiye’de teşhis edilmiş yaklaşık 100 bin glokom hastası var. Ama biz biliyoruz ki ülkemizde yaklaşık 400 bin civarında glokom hastası olması beklenir. Yani glokomu teşhis edilmiş olanlar tüm vakaların yaklaşık yüzde 25’i civarında. Bu, Batı Avrupa’da ve ABD’de yüzde 55’ler civarında. Gerek ABD’de, gerekse Avrupa’da sağlık bakanlıkları bu hastalık için, özel tarama programları yapıyor ve de insanları bilinçlendirmeye çalışıyor. Çünkü glokom sinsi bir hastalık ve geç teşhis edilirse görme kaybına yol açabiliyor. Yurt dışında, iş gücü kaybı ve yüksek maliyet gibi sebeplerden dolayı, mümkün olduğunca erken teşhis edilmesi için önlemler alıyorlar.

Nasıl tedavi edilir?

 Öncelikle hastanın göz tansiyonunu, ya gözdeki sıvının üretimini kısarak ya da çıkışını arttırarak düşürürüz. İkisi için de ilaçlar var. Bu ilaçlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan ilaçlardır. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı daralıyorsa, yani görme siniri hasarı ilerliyorsa, uygulanacak tedavi yöntemi ameliyattır. Ameliyatla, gözün beyaz kısmında bir tane delik açıyoruz. Dışardan görünmeyecek kadar küçük olan bu delikle, gözün içerisindeki fazla sıvıyı, oradan tahliye ediyoruz. Glokom tedavisinde uyguladığımız üçüncü yol lazer yöntemidir. Lazer yöntemi birkaç şekilde uygulanır. Birincisi, çıkışı arttırmak üzere, delikçikleri açmak için, ikincisi gözün sıvı üretimini kısmak için dışardan uygulanan lazer yöntemi. Tüm bu tedavi yöntemlerinde amaç, görme alanını muhafaza etmektir. Çünkü kaybedilen sinir hücresini tekrar yenilemeniz mümkün değil.