Özellikle 40 yaş sonrası düzenli göz kontrolüne gitmek, göz doktorlarının ise kendilerine herhangi bir sebeple gelen hastalarını glokom hastalığına yönelik de ayrıntılı muayene etmeleri ve şüpheli, risk grubundaki hastalarını ise tansiyon değeri ne olursa olsun, optik sinir hasarı yönünden tetkik etmeleri erken tanı için büyük önem taşır.
Glokomu kısaca tanımlayarak, sıklığı ve risk faktörleri hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Glokom, genellikle göz içi basıncında artışa bağlı olarak görme sinirinde ortaya çıkan hasar sonucu görme kaybı ile seyreden kronik, sinsi seyirli bir hastalıktır, Hastaların bazılarında göz tansiyonu normal olduğu halde glokom, yani görme siniri hasan ve buna bağlı görme kaybı oluşabilmektedir.
2013 yılında dünyada 40-80 yaş arasındaki insanlar içinde glokom hastalığı olanların sayısı 64,3 milyon olarak hesaplanmış olup, bu rakam 2020 yılında 76 milyona, 2040 yılında ise 111,8 milyona çıkacaktır, Hastalık daha çok aşağıdaki risk faktörlerini taşıyan bireylerde izlenmektedir:
• Yüksek göz tansiyonu
• ilerleyen yaş
• Siyah ırk
• Ailede glokom öyküsü mevcut bireyler
• Şeker hastalığı
• Miyopi
• Damar hastalıkları (Hipertansiyon, migren ve benzeri vazospastik hastalıkar)
İlk olarak nasıl belirtilerle ortaya çıkar, genellikle tanı hangi aşamada konur?
Glokom hastalarında bulgu ve belirtiler glokomun tipine göre değişir. Örneğin; primer açık açılı glokomda hastalığın başlangıcında herhangi bir belirti izlenmez. Hastalık ilerledikçe ve görme sinirinde hasar arttıkça görme alanının daralmasına bağlı olarak kişinin yaşam konforu kötüleşmeye başlar. Tedavi edilmediği takdirde körlüğe dek ilerler. Kapalı açılı glokomda ise bulgular aniden ve kısa sürede çok yüksek değerlere çıkan göz tansiyonu nedeniyle şiddetli olmaktadır. Ağrı, gözde kızarıklık, görme bozukluklar çok belirgin olduğundan bu hastalar genellikle acil olarak hekime başvururlar.
Glokomun tanı yöntemleri nelerdir? Tanıda son yıllarda nasıl gelişmeler oldu?
Hastalığın tanısı, göz tansiyonunun ölçülmesi, detaylı göz muayenesi, optik sinir başının klinik olarak incelenmesi sonrasında görme alanı ve sinir lif ile optik sinir başının tomografik tetkiklerinde sinire ait hasarın somut olarak ortaya konması ile konuluyor. Son yıllarda hastalığın hedefindeki doku olan optik sinirdeki hasan çok erken safhada belirlemeye yönelik, gerek görme alanı test teknolojileri gerekse tomografik sinir lif tabaka kalınlık ölçümleri ile optik sinir başını topografik inceleyen cihazlardaki gelişme sonucu erken tanı olanakları arttı. Tanının yanı sıra, hastalığın izlem sürecinde de bu testler tedavi başarısını belirlemede oldukça önemliler.
Erken tanının önemi nedir, erken tanı tedavi başarısını nasıl etkiler? Glokomlu hastaların ne kadarında körlük gelişme riski söz konusudur?
Glokomda kaybedilen sinir liflerini yeniden kazanmak mümkün değildir, çünkü sinir dokusunun kendini yenileyebilme yeteneği yoktur. Bu nedenle hastalığın erken dönemde, yani henüz sinir lif hasannın az olduğu dönemde belirlenmesi çok önemlidir. 2020 yılında bu hastalığa bağlı olarak açık açılı glokomun 5.9 milyon kişide, kapalı açılı glokomun ise 5.3 milyon kişide her iki gözde körlüğe neden olacağı hesaplanmıştır.
Özellikle 40 yaş sonrası düzenli göz kontrolüne gitmek, göz doktorlarının ise kendilerine herhangi bir sebeple gelen hastalannı glokom hastalığına yönelik de ayrıntılı muayene etmeleri ve şüpheli, risk grubundaki hastalannı ise tansiyon değeri ne olursa olsun, optik sinir hasarı yönünden tetkik etmeleri erken tanı için çok önemlidir.
Glokomun türlerine göre tedavisi nasıl gerçekleştirilmektedir? Glokom tedavisi konusunda son yıllarda ne gibi gelişmeler oldu? Yeni tedavilerle glokom tedavisinde nasıl başarılar elde ediliyor?
Glokomda tedavi; ilaç, lazer ve cerrahi tedaviler olarak 3 ana başlıkta toplanmaktadır. Günümüzde çoğu hasta bir ya da daha fazla ilaç ile kontrol edilebilmektedir. Bu ilaçlar prostaglandin analogları (PGA), beta-blokerler, alfa-2 agonistlerve karbonik anhidraz inhibitörieri olarak sınıflandırılabilirler ve tümünün topikal kullanım için preparatları mevcuttur. Karbonik anhidraz inhibitörieri oral olarak da kullanılabilmektedir. Prostaglandin analoglan ve alfa-2 agonistlerdışa akım kolaylığını artırırlar, beta-bloker, karbonik anhidraz ve alfa-2 agonistler aköz hümör üretimini azaltarak etki gösterirler. Acil olarak basıncı düşürmek gerektiğinde oral karbonik anhidraz inhibitörieri ile hiperozmotik solisyonlar özellikle de %20 Mannitol intravenöz olarak kullanılmaktadır.
İlaç tedavisinin yetersiz olduğu hastalarda ek olarak lazer tedavisi yardımcı olmaktadır. Lazer tedavisinde özellikle Selektif Lazer Trabeküloplasti (SLT) yöntemi ile birlikte aközün dışa akımı artırılmaya çalışılır. Aynı zamanda transskleral diod lazer siklofotokoagülasyon yöntemi ile siliyer cisim ablasyonu gerçekleştirilir ve aköz hümör salınımı azaltılarak basınç düşürülmesi hedeflenir. Dar açılı olgularda ve açı kapanması glokomunda Argon ya da Nd:YAG lazerler ile poliklinik şartlarında iridotomi yapılabilmektedir.
Bu iki tedaviye rağmen kontrol altına alınamayan hastalarda glokom ameliyatları yapılmaktadır. Özellikle son yılarda hastalarda daha çabuk iyileşmeyi hedefleyen çeşitli stent ve implantlann kullanımı ve mikro-invazif denilen daha az zahmetli işlemlerin sayısı artmaktadır. Buna rağmen glokomda cerrahi tedavi denildiğinde akla gelen 2 önemli yöntem trabekülektomi ve seton cerrahisidir.
Seton cerrahisinde göz dışına uygulanan bir implantve buna bağlı olarak ön kamaraya implante edilmiş tüp ile göz içi sıvısı göz dışına çekilerek tansiyon ayarlanmaktadır. Özellikle konjenital glokom ile açı kapanması glokomunda ilaçlardan çok lazer girişimleri ve cerrahi müdahalelere gereksinim çok daha fazla olmaktadır. Glokom tedavisinde gerek medikal gerekse cerrahi tedaviler ile başarı oranları çok artmıştır. Günümüzde glokom ilaçlarını kullanma zorlukları olan yaşlı hastalar ile ilaçların yan etki ya da alerji oluşturduğu hastalar ameliyat adaylarıdır.